https://marguspala.com/speed-reading-first-impressions-are-positive/Yukarıdaki adresten alıntıdır.

Daha önce “içinizden”, dudaklarınızı oynatmadan ve mırıldanmadan bir şeyler okurken hiç sırf cümlenin vurgusunu düzeltmek, sanki içinizde karakteri eşleştirdiğiniz sese daha kuvvetli bir ton vererek tekrar okudunuz mu? Yapmayın.

Youtube’da 5 saniye reklamları beklemeyen Adblocker tayfa (ki benim de gelirime engel) içlerindeki sesin göz hızlarına yetişmesini bekliyor.

İngilizcesi subvocalization olarak bilinen, Türkçesini bulamadığım, belki de olmayan fakat benim “iç seslendirme” diye adlandıracağım bu durumun kaynağı, kelimeleri seslerle eşleştirmemizden kaynaklanmaktadır. Hatta bazen boğazımızdaki kaslarla eşleştirdiğimizden, farkında olmadan bu kaslar bile sanki konuşuyor gibi seslere uygun kasılıp gevşemektedirler. Bunu keşfeden NASA, 2004’te bunları okumayı başardığını açıklamıştı ve bizler yine “Amerika beynimizi okuyor.” diyerek çıtayı Allahuekber dağlarına çıkarmıştık.

-Hocam peki işitme engeli olanlar bu sorunu yaşamıyor mu?
-Otur! Bir daha söz almadan konuşma. Ne alakası var?

Sorunun cevabını vermeden önce, yukarıdaki konuşmada “hocam”dan sonra bir noktalama işareti bulunmamasına rağmen “Hocaam…” şeklinde okuduysanız işte bu iç seslendirme oluyor. Ayrıca ünlem işareti olsa bile, faydacı bir yaklaşımla, eğer şiir gibi bir yazı okumuyorsanız bunları göz ardı etmeniz, almanız gerekeni en az sürede ve beyninize en az iş yükünü yükleyerek elde etmenize fayda sağlayacaktır.

Yıkık öğrencimizi tanımışsınızdır, şişmiş benliklere kurban giden bu gibi sorular için 1 saniyelik iç seslendirme duruşu yaptıktan sonra sorusunu cevaplayalım. Elbette alternatif duyularla, fakat 19. yüzyılda durum bu kadar kolay değildi ve işaret dili gibi dillere yasaklar bile getirilerek “normal” konuşma dayatması vardı. Detaya inelim. (Bu yazı farkındalık amacı da taşımaktadır.)

Beyin… insan vücudunun en karmaşık yapısı olarak kabul edilen organ olarak tepede yerini almıştır. Elbette buna da bir çözümü olacaktır fakat maalesef bildiğimiz kadar kuvvetli bir çözüm değil. İnsandan daha az karmaşık bir mekanizma olduğundan, bilgisayarlar aracılığıyla anlatmaya çalışayım. Bilgisayara taktığınız her bir cihazdan sonra duyduğunuz “dının” sesinden sonra gelen “Aygıt yükleniyor…” bildirimini düşünün. Bir cihaz algılanır, sonra tanınır, sonra onunla iletişime geçmek için “sürücü” diye de adlandırılan aslında iletişim yollarını tanıtan dosyalar yüklenir.

Şimdi beyne geri dönelim. Kulak zarı, çekiç, örs, üzengi ve daha fazlası için ortaokul fen laboratuvarı… Bu yapıları uzun uzun anlatmayacağım elbette fakat sonuç olarak kulak zarının algıladığı ses, titreşimleri algılayan başka bir yapıyla algılanır ve son işlemde bir “usb kablosu” gibi yoldan beynin ilgili birimine aktarılır.

Peki size mor ötesi ışının rengini sorsam? Morun ötesinde bir yerlerde fakat sizce mor renkle alakası olmak zorunda mı? Algılayamadığınız şeyi yorumlayamadığınız gibi beynin tüm duyularında bu geçerlidir. Beyin sesi algılayamadığından, tamamen fonetik temelli sunulan harflerin arasında sizin fonetik (sessel, sese dayalı) olmayan bir çözüm bulmanız gerekecektir 
(halbuki Japonlarda bunun doğrudan görsel olan ve tek başına anlam taşıyanları mevcuttur). 19. yy.’da bahsettiğimiz bu dayatmalar sonucu maalesef sesli dili öğrenmesi dayatılan bireyler işaret dilini öğrenemeyince düşünsel anlamda sorunlar yaşamışlardır.

İşitme engelli bireyler işaret dilini düşünsel amaçlarla da kullanmaktadırlar. Beyin burada öğrendiği hareketleri, birey o an tekrar etmese bile yapmış gibi düşünme sürecine “iç seslendirme” olarak katabilir. Birey bunun yanı sıra işaret dilini fiziksel olarak gerçekleştirerek de düşünebilir. Bu dil öğrenilmediği zaman bile elbette beyin bir çözüm bulmaktadır. Çeşitli dokunsal, görsel imgeleri dil haline getirerek düşünebilmektedir. Fakat bir bireyin kendi başına tamamen düzenli bir dil oluşturmasının zorluğunu düşündüğünüzde, buna ek olarak da o bireye, onda yüklü olmayan bir aygıta ait dili dayattığınızda düşünsel süreçleri, hiç dokunmadığınız zamanki haline göre daha çok bozulacaktır.

Gel gelelim hızlı okumada iç seslendirmeye engel olmak için ne yapılması gerektiğine…

İç seslendirmeyi atla! (Kaynak)

İç sesinizi engellemenin en iyi yolu ses hızınızı aşmaktır. Bunu yapmak için tek seferde birden fazla kelimeyi görmeye çalışın. Gözlerinizin bir kağıttaki yazılar üzerinde akmasına izin verin. 300 kelime / dakika hızıyla gittiğinizde veya buna yaklaştığınızda elbette kaza yapma olanağınız da olacaktır. Özellikle stajyer ehliyetinizle ilk zamanlarda okumanızı hurdaya çıkarabilirsiniz. Fakat burada avantajınız; geri alabilirsiniz! Anlamadığınız yeri geri almaktan çekinmeyin ve geri gidip tekrar okuyun. Bunun zamanla azaldığını göreceksiniz.

Yorgunken ve yatakta okumayın. Yatağa uzandığınızda amacınız uyumak veya yatağa uygun olsun, kitap okumak yatakta uygunsuz bir harekettir ve bu uygunsuz örnek oluşturabilecek davranış olarak listelenmelidir. Çünkü uzandığınızda bedeniniz gevşemeye başlar. Okumak, isterseniz hobi için yapın, ciddi bir iştir. Ciddi bir şekilde, dik oturarak, göz mesafesine dikkat ederek okuyun.

Dış etkenlerden uzaklaşmaya çalışın. Yerine göre müzikle okumak daha iyi olabilirken, yine yerine göre okumanızı yavaşlatabilir. Örneğin ben bu yazıyı arkada Yedi Karanfil’den başlayıp devam eden ezgiler ile yazıyorum. Çünkü sabaha yetişmesi gereken ödevi yazmayıp bunu yazıyorum. Fikrimi bastırmak için kullanıyorum ve ayrıca horlayan oda arkadaşımdan daha az dikkatimi dağıtıyor. Buraya dikkat, dışarıdaki sesler dikkatinizi dağıtıyorsa, örneğin sınıf dedikodusu dönüyorsa, FB’nin yine değişik pozisyonlarda gösterdiği üstün golsüzlüklere küfürler dönüyorsa bunlar sizi de çekebilir. İşte bunları duymamak için müzik iyi olabilir, fakat tamamen sessiz ortamda müzik dikkat dağıtabilir. Fakat yine de ‘Link in Park dinleyince süper odaklanıyorum’lar ile bizi de yemeyin.

İngilizce’niz var ise böyle basit araçlar da var (tıklayın).

Türkçe açıklama sadece bu slayta eklenmiştir (orijinal kaynak)

Hızlı okurken, gözlerinizi kağıt üzerinde süzdürürken arada bir yine yavaşladığınızı ve iç sesinizin size masallar anlattığını duyabilirsiniz. Bunu aşmak için ise, bu sesi duyduğunuzu fark ettiğiniz an 1-2 saniye bekleyip yine gözlerinizi süzdürebilirsiniz.

Her kelimeyi bir bir değil, cümleyi okuyun. Unutmayın ki kelimeler bir cümleyi anlamlandırmak için dizilmişlerdir ve bazen fazlaca kullanılabilir. Hızlı okuduğunuzda ve “tek tek kelimelere takılmadığınızda” okuma hızınızda artışı hissedeceksiniz.

Soru, görüş ve önerilerinizi iletmekten çekinmeyin! (Son derece ruhsuzca söyledim ama siz dublajcılar sondaki “çekinmeyin”i yine vurguladıysanız şimdi taktikleri not alıp devam edin, bekleme yapmayın. Yavaşokurların bu yazıyı okurken ettiği küfürleri itinayla karşılıyor, esenlikler diliyorum.)

Şunlara da göz atın.
KİGEM
Irisreading
Kitap: Justin Hammond – Speed Reading

Daha Fazla İçerik
Adınıza Şirket Açılmasın – MERSİS Şirket Açılmasını Kısıtlama